İhtilaflı Borçlar ve Hukuk Devleti
BASİAD Balıkesir’in Menfaatleri İçin Çalışan Bir Ortak Fayda Kuruluşudur.
ANASAYFA
YÖNETİM
KOMİSYONLAR
ÜYELERİMİZ
SÜTUNLU KONAK
İLETİŞİM
          ENGLISH  
Tüzük Basiad Tarihçe Etik Basiad Vizyonu Yönetim Kurulu Başkanın Mesajı Komisyonlar Üyeler Onursal Üyeler Yüksek İstişare Konseyi Sütunlu Konak Basiad Blog Etkinlikler Raporlar Basın Bültenleri Kurumsal Kimlik Logo Basiad Evrensel Görüş Algısı Balıkesir Fotoğrafları

BASIAD Balıkesir Bankacılık 2012 Sektör Raporu


İhtilaflı Borçlar ve Hukuk Devleti

16 Ekim günü Adalet ve Kalkınma Partisi’ne mensup 55 milletvekilinin imzası ile Meclis’e “İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun teklifi sunuldu. Bu kanun teklifinde kamuya borcu olan yüzbinlerin umudu yapılandırma ve vergi ile varlık barışına ilişkin hükümlerin de yer alması bekleniyordu. Ancak borç yapılandırması ile ilgili hükümler, verilen önerge ile teklifin Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri 

İhtilaflı Borçlar ve Hukuk Devleti

Çarşamba, 04 Kasım 2020

16 Ekim günü Adalet ve Kalkınma Partisi’ne mensup 55 milletvekilinin imzası ile Meclis’e “İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun teklifi sunuldu. Bu kanun teklifinde kamuya borcu olan yüzbinlerin umudu yapılandırma ve vergi ile varlık barışına ilişkin hükümlerin de yer alması bekleniyordu. Ancak borç yapılandırması ile ilgili hükümler, verilen önerge ile teklifin Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında teklife eklendi.

Ancak teklife vergi barışına ilişkin, bir diğer deyişe vergi affına yönelik matrah artırımı, kasa, cari hesap, stok ve envanter affı hükümleri eklenmedi. Bu düzenlemelerin eklenip eklenmemesi, siyasi tercih sorunudur. Siyasi irade görüşünü zaten Orta Vadeli Mali Plan’da, 2023 sonuna kadar vergi affı düzenlemesi yapılmayacağı açıklamasıyla, affa karşı olduğunu ortaya koymuştur. İşin bu yönüne bir şey demek mümkün değil. Kaldı ki, yapılandırma ihtiyacının dışında matrah artırımı ve diğer aflara, gerek mali düzeni bozması gerekse mali idarenin otoritesini zedelemesi sebepleri ile karşı olduğumu daha önce yazmıştım (3.9.2020 günlü DÜNYA gazetesinde yayımlanan yazım). Konunun kamu borçlarının yapılandırması cephesine gelince, bu konuda önemli bir hususa değinmek gerekmektedir. Bu da ihtilaflı, bir başka deyişle yargı aşamasındaki borçlar konusudur. Daha önceki yapılandırma kanunlarında ihtilaflı borçlulara, davalarından vazgeçmeleri kaydı ile ve belli indirimlerle taksitler halinde ödeme yaparak borçlarını kapatma olanağı tanınmıştı. Bu defa Sayın Milletvekillerinin teklifinde veya yine milletvekillerince verilen önergelerde ihtilaflı borçların yapılandırması yer almadı.

Belki de haklılar. Vergi idaresinin işlemine itibar etmeyip, idarenin hukuka aykırı işlem yapmayacağına inanmayıp, idare daima haklıdır demeyip, bu işlemde hukuka aykırılık olabilir savıyla yargıda hak arayanları bir de ödüllendirecekmiydik. Zaten bunlar yargıya başvurmakla çok ayıp etmişler, mahkemeleri gereksiz dosyalarla doldurmuşlardır. Adam zaten vergi kaçırmış, hazineyi zarara uğratmış, bir de utanmadan dava açmış ve idari işlemin hukuka aykırılığı savıyla haklılığını ispata çalışıyor. Şimdi bunlara, gel taksitle öde, sana indirim yapayım mı diyecektik.

Ancak bir hukuk devletinde mahkemeye başvuru, yapılan işlemin bir kere de hâkimin hukuk süzgecinden geçirmesini isteme, hiçbir zaman yaptırıma bağlanamaz veya ayrı muameleye tabi tutulma için bir gerekçe olamaz. Zaten bu nedenledir ki Anayasamız “idarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimine açık olduğunu” (madde 125) belirtmiştir. Teklifin sonuçlarına göre aynı gün hatta aynı konuda hakkında cezalı vergi tarhiyatı yapılan iki mükelleften biri ödeme dâhil hiçbir şey yapmamış, diğeri dava açmışsa, hiçbir şey yapmamış olan borcu yapılandırılarak ödüllendirilirken, dava açmış olan bu ödülden mahrum edilmektedir.

1960’lı yıllarda çıkan af kanunlarında, ihtilaflı borcu olanlara isterlerse davadan feragat etmeden de yararlanma hakkı tanınmaktaydı (ancak davasını sürdürenler davalarını kaybettiklerinde borçlarını %10 zamla ödemeyi taahhüt ediyorlardı). Hukuk anlayışı demek ki çok değişmiş. Dava açanlara önce davadan feragat şartını getirdik, şimdi de artık yapılandırma hakkını vermiyoruz.

Bu sonuçtan biraz da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sorumludur. Bakanlıkların kanun teklif veya kanun tasarısı sunma yetkisi sistem gereği kaldırılınca kanun teklif yetkisi sadece milletvekillerine kalmıştır. Milletvekillerinin ise konularında bakanlıklar kadar uzman olmaları beklenemez. Nitekim gazetemiz yazarlarından Numan Ergin Emre’nin 26 Ekim’de yayımlanan yazısından da anladığım kadarı ile imzacı milletvekillerinden 1 veya 2’si mali mevzuat alanında çalışmış kişidir. Bu kanun teklifini Hazine ve Maliye Bakanlığı hazırlayıp sunsaydı veya hiç olmazsa bakanlık yetkililerine danışılsaydı, böyle bir adaletsizlik eminim olmazdı.

Teklifi komisyonda bakanlığın savunması, bakanlığı teklif sahibi yapmaz. Bakanlığın savunması da yanlış ve sisteme aykırıdır. Teklifi, sunan savunur. Komisyonda, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın görüşü alınan kurum olması gerekirdi. Sistem karışıklığı diyelim.

İhtilaflı borçların kapsama girip girmemesi, borçlulara kolaylık meselesi değildir. Hukuk devleti anlayışı ve yargıya başvuruya saygı meselesidir.

Teklifin Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesi sırasında bu haksızlığın ve bence yanlışlığın düzeltilmesi, ihtilaflı borçların da kapsama alınması gerekir. Bu yolla, hem yargıya gidenler cezalandırılmaktan kurtulur, hem de yapılandırmadan yararlananların sayısı ve hazineye gelecek gelir miktarı artar. Öte yandan, zaten iş yükü dolayısıyla çoğu kez makul sürede davaları sonuçlandıramayan yargının iş yükü de hafifler.

Kaynak: Bumin Doğrusöz - https://www.dunya.com/