Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazancı
BASİAD Balıkesir’in Menfaatleri İçin Çalışan Bir Ortak Fayda Kuruluşudur.
ANASAYFA
YÖNETİM
KOMİSYONLAR
ÜYELERİMİZ
SÜTUNLU KONAK
İLETİŞİM
          ENGLISH  
Tüzük Basiad Tarihçe Etik Basiad Vizyonu Yönetim Kurulu Başkanın Mesajı Komisyonlar Üyeler Onursal Üyeler Yüksek İstişare Konseyi Sütunlu Konak Basiad Blog Etkinlikler Raporlar Basın Bültenleri Kurumsal Kimlik Logo Basiad Evrensel Görüş Algısı Balıkesir Fotoğrafları

BASIAD Balıkesir Bankacılık 2012 Sektör Raporu


Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazancı

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun “Kontrol Edilen Yabancı Kurum” başlıklı 7. maddesinde yer alan düzenleme ile kurumların yabancı ülkelerdeki iştiraklerinin kazançları, bazı koşularla, aslında elde edilmese bile Türkiye’de kurumlar vergisi matrahına alınmıştır. Bilindiği gibi bazı ülkeler, diğer ülkeler aleyhine fon ve yatırımları çekmek için vergi erteleme olanağı getiren veya zararlı vergi rekabetine yol açan uygulamalara yer vermektedirler. Vergi sistemimizde 

Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazancı

Çarşamba, 11 Temmuz 2018

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun “Kontrol Edilen Yabancı Kurum” başlıklı 7. maddesinde yer alan düzenleme ile kurumların yabancı ülkelerdeki iştiraklerinin kazançları, bazı koşularla, aslında elde edilmese bile Türkiye’de kurumlar vergisi matrahına alınmıştır.

Bilindiği gibi bazı ülkeler, diğer ülkeler aleyhine fon ve yatırımları çekmek için vergi erteleme olanağı getiren veya zararlı vergi rekabetine yol açan uygulamalara yer vermektedirler. Vergi sistemimizde vergi kayıp ve kaçağına yol açan ve vergiden kaçınmada kullanılabilen bu yerlerdeki iştiraklere ilişkin işlemlerin düzenlenmesi amacıyla kontrol edilen yabancı kurum uygulaması vergi mevzuatımız kapsamına alınmıştır. Bu madde ile, uluslararası vergi uygulamalarındaki gelişmelere paralel olarak, ticari ve sınai mahiyette olmayan yatırımlarını yurt dışında düşük vergi oranlı ülkelere yönlendiren mükellefler ile Türkiye’de yatırım yapan mükellefler arasındaki vergi eşitsizliğinin giderilmesi amaçlanmaktadır.

Vergi mevzuatımızda kurumlar vergisi yönünden iştirak yoluyla yapılan yatırımlardan elde edilen gelirler, iştirakin kâr dağıtımı yapmasına bağlı olarak vergilendirilmektedir. Ancak avantajlı vergi uygulamaları olan ülkelerde, genellikle kâr dağıtımı yapma zorunluluğu yoktur ve bu durum vergi planlaması ve vergi ertelemesi için elverişli ortam hazırlamaktadır. Kurumların Türkiye’de yerleşik kurumlardan elde ettikleri iştirak kazançları kurumlar vergisinden müstesna olmakla birlikte, yurt dışındaki kurumlardan elde edilen iştirak kazançları için bu olanak, belli koşulların sağlanması halinde uygulanmaktadır. Bu maddede ise, belli şartlar altında yurt dışı iştiraklere yatırım yapan mükelleflerin yurt dışı iştirak kârları, fiilen dağıtılmasa bile vergi uygulamaları açısından dağıtılmış kabul edilerek, bu iştiraklerin kazançlarının Türkiye’de kurumlar vergisine tabi tutulması öngörülmektedir.

Madde kapsamındaki yurt dışı iştirakler, gerçek kişi ve tam mükellef kurumların doğrudan veya dolaylı olarak ayrı ayrı ya da birlikte sermayesinin, kâr payının veya oy kullanma hakkının en az %50’sine sahip olmak suretiyle kontrol ettikleri iştiraklerden oluşmaktadır. Burada sözü edilen “doğrudan veya dolaylı” ve “ayrı ayrı ya da birlikte” ifadeleri ile iştirak paylarının kişiler ve grup şirketleri arasında paylaştırılıp, maddede belirtilen iştirak oranının altında kalınarak, yapılan düzenlemenin dışına çıkılmasının önlenmesi amaçlanmaktadır. Ancak pay sahibi gerçek kişiler ile şirketlerin payları toplanırken, arada bir ilişkinin bulunmasının aranmaması, kanaatimce bir haksızlıktır. Burada kontrol oranının saptanmasında, dönem sonunda iştirak ilişkisinin devam ediyor olması koşulu ile, hesap dönemi içinde sahip olunan en yüksek oran nazara alınacaktır. 
Kontrol edilen yurt dışı iştirakin elde etmiş olduğu kârdan bu kuruma iştirak eden tam mükellef kuruma hissesi oranında isabet eden kısmın matraha dahil edilerek vergilendirilebilmesi için aşağıda yer alan koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1) İştirakin toplam gayrisafi hasılatının %25 veya fazlasının faaliyet ile orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle yürütülen ticarî, ziraî veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşması.

Bu koşulla, ticari, zirai veya serbest meslek kazancı, belli bir sermayenin yanı sıra, belli bir emek ve organizasyon ihtiyacı da gerektirdiği için aktif nitelikteki gelir olarak değerlendirilmekte ve bu tip iştirakler kontrol edilen yabancı kurum kapsamı dışında bırakılmaktadır. Yurt dışındaki kurumun gelirlerinin hem aktif nitelikli hem de pasif nitelikli olması halinde, pasif nitelikteki gelirlerin gayri safi hasılata oranına bakılacaktır.

2) Yurt dışındaki iştirakin ticarî bilânço kârı üzerinden %10’dan az oranda gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması.

Bu koşul uyarınca vergi yükü, yurt dışındaki kurumun bulunduğu ülkede tahakkuk eden ve kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere toplam gelir ve kurumlar vergisi benzeri verginin, bu dönemde elde edilen toplam dağıtılabilir kurum kazancı ile tahakkuk eden gelir ve kurumlar vergisi toplamına oranlanması suretiyle hesaplanacaktır. Örneğin, kurumun ticari kazancı 190, vergiye tabi kazancın tespitinde gider olarak kabul edilmeyen tutar da 10 ise vergiye tabi kazanç 200 olacaktır. Bu kazancın yarısı vergiden istisna edilmişse ve ilgili ülkedeki vergi oranı da %15 ise hesaplanacak kurumlar vergisi tutarı (200/2 x 0,15=) 15 olacaktır. Bu verginin vergi öncesi kâra oranı da (15/190=) %7,89 olacaktır. Bu durumda, her ne kadar ülke mevzuatına göre uygulanan nominal vergi oranı %15 olsa da efektif vergi yükü % 7,89 olduğu için, iştirak edilen şirketin kontrol edilen yabancı kurum olarak değerlendirilmesi için gerekli bu şart gerçekleşmiş olacaktır.

3) Yurt dışında kurulu iştirakin ilgili yıldaki toplam gayrisafi hasılatının 100 bin TL karşılığı yabancı parayı geçmesi. 2006 yılında Kanuna yazılan bu tutarın bu güne kadar revize edilmemiş olması da gariptir. Bu tutarın 2.1.2006’da karşılığı yaklaşık 74 bin dolardır.

Günümüzde ise yaklaşık 21 bin 400 dolardır.

Madde kapsamına giren yurt dışı iştiraklerin Türkiye’de vergiye tabi tutulacak kârları, vergi öncesi kurum kazancı olacaktır. Diğer bir anlatımla ilgili yurt dışı iştirakin hesap dönemi sonu itibarıyla gelir tablosunda yer alan vergi öncesi kurum kazancı vergilemede esas alınacaktır.

Bu koşulların gerçekleşmesi halinde yurt dışındaki iştirakin elde etmiş olduğu vergi öncesi kâr, yurt dışı iştirakin hesap döneminin kapandığı ayı içeren hesap dönemi itibariyle tam mükellef kurumların kurumlar vergisi matrahına hisseleri oranında dahil edilecektir.

Bu madde ve uygulamasında, başkaca garipliklerde vardır. Onlar da gelecek yazımızda.

Kontrol edilen yabancı kurum kazancı (2)

 

Önceki yazımızda Kurumlar Vergisi Kanunu'nun (KVK) 7. maddesinde düzenlenen “kontrol edilen kurum kazancı” müessesesini irdelemeye başlamıştık. Kısaca bu müessese ile; tam mükellef gerçek kişi ve kurumların -ilişkisiz olsa bile- doğrudan veya dolaylı olarak ayrı ayrı ya da birlikte sermayesinin, kâr payının veya oy kullanma haklarının en az %50 sine sahip oldukları yurt dışı iştiraklerinin kurum kazançları, aşağıdaki koşullarla Türkiye’de kurumlar vergisine tabi tutulmuştur.

1) İştirakin toplam gayrisafi hasılatının %25 veya fazlasının faaliyet ile orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle yürütülen ticarî, ziraî veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşması.

2) Yurt dışındaki iştirakin ticarî bilânço kârı üzerinden %10’dan az oranda gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması.

3) Yurt dışında kurulu iştirakin ilgili yıldaki toplam gayrisafi hasılatının 100 bin TL karşılığı yabancı parayı geçmesi.

Ancak kanunun bu maddesinin gerekçesinde bu konuya ilişkin yanlış açıklama yapılmış ve bu kârın hesap dönemi içerisinde sahip olunan en yüksek hisseye göre hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu açıklamada konu, kontrol oranına ilişkin olarak tasarıda yer alan açıklama ile karıştırılmıştır. Yıl içerisinde önceleri %75 hisseye sahip tam mükellef kurumun kasım ayı içerisinde %20 hissesini satsa, alabileceği kâr payı %55 olacaktır. Oysa kanunun amacı tam mükellef kurumların yurt dışında elde edecekleri söz konusu kâr paylarını, yurt dışında kâr dağıtımı veya Türkiye’ye getirme koşulu aranmaksızın vergilemektir. Yoksa amaç, hukuken elde edilemeyecek bir kâr payını, varsayım olarak matraha almak değildir. Neyse ki 1 sayılı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde, yanlış gerekçeye itibar olunmaksızın, haklı ve yerinde olarak yurt dışı iştirakin hesap dönemi sonundaki pay oranına itibar olunacağı görüşü benimsenmiştir.

Öte yandan yurt dışı iştirakin vergi yükünün hesabında, diğer ülkelerdeki iştiraklerinde ödediği vergilerin dikkate alınmaması da bir haksızlıktır. Yurt dışında kontrol edilen kurum niteliğindeki iştirakin kazançlarını, yüksek vergi oranına/yüküne sahip ülkelerdeki iştiraklerinin pasif nitelikte olmayan faaliyetlerinden elde etmesi halinde, bu haksızlık açıkça ortaya çıkmaktadır.

Burada akla gelen bir diğer konuda Türkiye’deki kurumun kontrol edilen kurum ile karşılıklı iştirak ilişkisi içerisinde bulunmasıdır. Bu durumda Türkiye’den dağıtılan kârın kontrol edilen kuruma isabet eden kısmı izleyen yıl tekrar Türkiye’de kurumlar vergisine tabi tutulacak ve çifte vergileme ortaya çıkacaktır. Bu nedenle kontrol edilen kurumun, Türkiye’deki pay sahibi kurumdan veya onun aracılığı ile elde edilen kazancın kontrol edilen kurum kazancı olarak kabul edilmemesi gerekmektedir.

Bu maddenin uygulanmasında yurt dışındaki iştirakin ödemiş olduğu gelir üzerinden alınan vergiler, yurt dışında ödenen vergilerin mahsubuna ilişkin hükümlere göre Türkiye’de hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir. Böylece yurt dışı iştirakin kazancı üzerinden çifte vergileme yapılması önlenmiş olacaktır. Yurt dışında kurulu iştirakin elde ettiği gelirleri üzerinden ileride kâr payı dağıtımında bulunması halinde, elde edilen kâr paylarının daha önce Türkiye’de bu madde kapsamında vergilenmiş kısmı üzerinden tekrar kurumlar vergisi hesaplanmayacaktır.

Kontrol edilen kurumun tespiti, kazancının belirlenmesi ve kontrolü ile ilgili olarak sağlıklı bir belgelendirme yükümlülüğünün öngörülmemesi de bence bir eksikliktir.

Kaynak: Bumin Doğrusöz - https://www.dunya.com